Blogger templates

28 Mayıs 2015 Perşembe

IŞIGIM OLDUN

IŞIGIM OLDUN
Dertler altında kalan
Can çekişen Yüreğime
Bir yanıt gibi geldin 
Ağlayan yüreğime 
Bir ince soluk oldun 
Yüreğim Çıktı Güne

Işığım oldun, umudum oldun, yüreğim oldun sevda
Senle ağlarım, senle gülerim, senle yaşayıp, senle ölürüm ben

Karlar altında kalan 
Buz kesen Düşlerime
Bir güneş gibi doğdun
Amansız kışlarıma
Bahar güneşim oldun
Zemheri kışlarıma

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Hayatınızın Amacı-Roman Özeti

Hayatınızın Amacı-Roman Özeti


Hayatınızın Amacı
 
KİTABIN ADI 
Hayatınızın Amacı 
KİTABIN YAZARI Semra Ayanbaşı 
YAYINEVİ VE ADRESİ Akaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti. 
BASIM TARİHİ 1999 
KİTABIN YAYIM MAKSADI Doğum tarihinin insanların iç yapısına etkileri konusunda okyucuyu bilgilendirmek. 
KİTABIN ÖZETİ :

Kitap genel anlamda doğum tarihinden yola çıkarak, insanın karakter ve ruh yapısını, kişiliğini, içinde sakladığı potansiyel kabiliyetlerini kısacası insanın iç yapısını açıklamaya çalışıyor.
Toplam beş bölümden oluşan kitabın ilk bölümününü, bütün anlatılanların temelini oluşturan doğum sayısını belirleme oluşturuyor. İkinci bölümde ise doğum sayısını oluşturan ana sayıların anlamları geniş bir şekilde açıklanmış. Üçüncü bölümde ise tüm doğum sayıları ayrı ayrı incelenerek okurun kendi doğum sayısı hakkında bilgi sahibi olması amaçlanmış. Doğum sayılarını yakından ilgilendiren spiritüel (ruhsal) yasalar da dördüncü bölümde açıklanmış. Beşinci bölümü ise doğum sayılarıyla ilişkili diğer kavramlar oluşturuyor.

Doğum Sayılarını Belirleme:

Doğum tarihimizi 8 Ocak 1975 kabul edelim. İlk olarak doğum tarihini sayı ile yazın, 8 - 1 - 1975. Burada yılı yazarken kısaltma yapmayın. Sonra her rakamı ayrı ayrı toplayın, 8+1+1+9+7+5=31. Daha sonra çıkan bu sayının rakamlarını da toplayıp son sayıya ulaşın, 3+1=4. Son sayı iki basamaklı olabilir (10, 11, 12 gibi) tekrar kendi rakamları arasında toplam yapılmaz. Son olarak ilk toplam (31) ve son toplam (4) birlikte doğum sayısını oluşturur; 31/4. Bazı doğum tarihleri ve doğum sayıları;
18 Eylül 1929 39/12
7 Kasım 1973 29/11
29 Mayıs 1969 41/5
Doğum sayılarının sağdaki ve soldaki sayıların farklı anlamları vardır. Sağdaki sayılar hayatımızda daha az etkiye sahip olmakla birlikte soldaki sayıların hayatımızdaki etkisi büyüktür. Doğum sayısı her bireyin hayat yolunu gösterir, tırmanmamız gereken dağı temsil eder. Sağdaki sayılar bu dağın zirvesini, diğer bir ifadeyle hayat amacımızı gösterir. Bu zirveye tırmanırken soldaki sayılarda gizli potansiyel enerjimizi kullanmamız veya bu sayılarla ilişkili problemlerimizi halletmemiz gerekir.





Sayıların Anlamları:

1. Yaratıcılık ve Güven
2. İşbirliği ve Denge
3. İfade ve Duyarlılık
4.İstikrar ve Süreç
5.Özgürlük ve Disiplin
6.Vizyon ve Kabul
7.İtimat ve Açıklık
8.Bolluk ve Güç
9.Bütünlük ve Bilgelik
10. İçsel yetenekler

Doğum sayısının sağındaki sayılar bu anlamları derin olarak ifade eder. Örneğin 12/3, 21/3, 30/3 ler 3 ana sayısının anlamı olan ifade ve duyarlılığı temsil eder, daha az derecede de doğum sayısında bir 3 bulunan herkes bu guruba dahildir. Sağ taraftaki sayıları 10, 11 ve 12 olanlar bu sayıların her ikisinin bileşiminden oluşan bir hayat amacına sahiptir. Örneğin 10 sayısı yaratıcılığı ve güveni, içsel yeteneklerle güçlendirilmiş şekilde birleştirir.
Her bir ana sayı tarafından temsil edilen özellikler olumlu veya olumsuz olarak kendini gösterebilir. Bundan dolayı aynı doğum sayısına sahip iki kişinin hayatı –eğer biri o hayat yolunun pozitif, diğeri ise negatif halindeyse- tamamen farklı görünebilir.
Pozitifte; 1ler, en yaratıcı sanatçıları; 2ler, en iyi diplomatları; 3ler, en iyi hatipleri; 4ler, en iyi analistleri; 5ler, en iyi kaşifleri; 6lar, en iyi yargıçları; 7ler, en iyi bilginlleri; 8ler, en iyi hayırseverleri; 9lar, en iyi liderleri oluşturlar.
Negatifte ise 1ler, en bağımlıları; 2ler, en aşırı özverilileri; 3ler, en manik depresifleri; 4ler, en kararsızları; 5ler, en muhtaçları; 6lar, en perfeksiyonistleri; 7ler, en paranoid, 8ler, en pasif-saldırganları; 9lar, en fanatikleri oluştururlar.
Ana sayısının negatif özelliğini gösteren bir insan, bunu ana sayının pozitif özelliğine dönüştürebilirler. Örneğin ana sayısı 5 olan bir insan, aşırı duygusal ve başkalarına tabi olmaktan, kendine güvene, akıl ve mantığını kullanmaya ulaşabilir.
Kitapta yazılmış bilgiler bizi tam olarak anlatmıyor olabilir, bu yazılanların doğru olmadığını göstermez. Çünkü anlatılan özellik henüz ortaya çıkmamış olabilir, daha ilerdeki bir tarihte kendini gösterecektir. Eğer söz konusu doğum sayısının negatif anlamındaki bir sorun ise, bu sorunu önceden halletmişiz olabiliriz.
Sonuç olarak kitapta yazılan bilgilerin ışığında, içimizde saklı kalmış özelliklerin farkına varabilir, bunların üzerinde yoğunlaşarak daha da geliştirebiliriz. İç yapımızla ilgili eksik yanlarımızı belirleyip, sorunlarımızı çözme yoluna gidebiliriz. Kendi kabiliyetlerinin farkında olmayıp, yanlış alanlara, yanlış mesleklere yönelen çok insan var. Belki de bu yöntem insanların küçük yaşlardan itibaren, kendilerine en uygun alanlara yönelmelerinde yardımcı bir yol olabilir.

EYLÜL KİTAP ÖZETİ


Eylül
 
KİTABIN ADI EYLÜL
KİTABIN YAZARI MEHMET RAUF
YAYIN EVİ VE ADRESİ HİLMİ KİTABEVİ 
BASIM YILI 1946


1. KİTABIN KONUSU : 

Süreyya ve onun karısı Suat ve akrabaları olan Necip Bey ile aralarında geçen olayları anlatmaktadır.

2.KİTABIN ÖZETİ : 

Süreyya ve karısı Suat’ la birlikte babasının evinde oturmaktadır. Ama bu halden memnun değildirler. Babası hem yaşlı, hem dediği dediktir. Onun yüzünden her yaz bir tane taş ocağına benzeyen köye gelirler ve orada sıkıntıdan patlarlar. Suat bu arada başka olaylardan da sıkılmaktadır. Suat’ ın kardeşi Hacer akrabası olan Necip Bey’ le gönül eğlendirmektedir. Hacer evli ve eşi de onun için herşeyini verecek nitelikte bir eştir. Daha sonraları Suat ile Süreyya birlikte mutlu bir şekilde yaşayabilmenin yolunu aramışlar ve bulmuşlardır. Suat Hanım gizlice babasından para isteyip eşi için bir yalı kiralar. Kocası bu duruma çok sevinir. 

Necip de hem dostarı hemde akrabaları olarak Suat ve Süreyya’ nın yanına gelir. Süreyya için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir. Süreyya bu alışkanlıklarını sürdürürken Suat da Necip’le birlikte piyano çalmaktadır. 

Başbaşa geçen bu uzun yaz tatilinin sonlarında Necip Bey birşeylerin olduğunu, Suat Hanım’a aşık olduğunu anlar. Bu durumdan kurtulmaya çalışsada başarılı olamaz. Sonunda çare olarak onların yanından ayrılmaya karar verir. Giderkende Suat’ın eldivenlerinden bir tanesini izinsiz olarak hatıra olması için alır.

Daha sonraları Necip’in tifoya tutulduğu öğrenilir. Süreyya ve Suat buna çok üzülürler. Tehlike devresi geçince Necip’in yanına giderler. Necip hastalığın etkisiyle sinir yorgunluğu içerisindedir. Hacer Necip’in hastalığı sırasında yanında bulunmuş ve o sıralarda Necip’in kendiden geçmiş olduğu zamanda yastığının altından bir bayan eldiveni bulmuştur. Hep birlikte hasta hakkında konuşurlarken Necip’in annesi eldiveni gösterir. Suat kendi eldivenini görünce şok olur ve olayı anlar fakat kimseye sezdirmez. O sırada Necip’te sapsarı olur utancından ve çaresizliğinden ne yapacağını bilemez.

Necip hastalıktan sonraki iyileşme devresini yalıda geçirilmek üzere mecbur edilir. Halbuki O, onlardan kaçmak için uğraşmaktadır. 

Bir yaz sessiz ve olaysız bir şekilde geçmiştir. Eylül gelince Süreyya konağa gider. Bu gidiş beklenen bir gidiş değildir. Suat bu duruma anlam veremez. Daha gitmeden önce kışı bile beraber geçireceklerini söylemiştir. Ama Süreyya birşeyleri sezmiş olup, o yüzden gitmiştir.





Konağa geri dönülür. Necip artık eskisi kadar yalıya gelmemektedir. Hele Hacer’in davranışları , onların her bakışlarından anlam çıkarmaya çalışan tavrı her ikisini de deliye döndürür. Birbirlerini buldukları anda , ister istemez kaybedeceklerdir. Suat kendisinden kalan , Necip’in aldığı eldivenin diğerini de verir. Bunun sebebi ise artık hayatın Suat için yaşamaya değer bir tarafı kalmamasıdır. 

O gece konakta yangın çıkar.Herkesi bir telaş ve korku alıp götürür. Canlarını zor kurtarırlar. Ama Suat ortalıklarda yoktur. Süreyya alevlerin içine doğru Suat diye inlemektedir. Ama cesaret edemez. Necip bir haykırışla içeriye fırlar . Her ikiside çöken tavanın altında can verirler.

3.KİTABIN ANA FİKRİ :


Her ikisi de evli olan kişilerin ellerinde olmadan , birarada bulundukları sürede birbirlerine , eşlerinden habersiz yakınkaşmaları ve aralarındaki yasak aşkı anlatmaktadır.

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :

Suat : Kocası Süreyya ile mutlu bir evlilik sürdürürken Necip Bey’e aşık olur.
Necip : Akrabaları olan Süreyya ve Suat’ın yanına gelip , Suat’a aşık olan bir adamdır.
Süreyya : Suat’ın kocasıdır. Onun için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir.
Hacer : Suat’ın kardeşi ve Necip ile gönül eğlendiren bir kadındır.



5.KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞ :

Kitap, psikolojik bir roman olup, ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergilemiştir. Şahısların ruh hallerini çok iyİ bir şekilde okuyucuya aktarmaktadır. Yalnız biraz ağır olduğu için okurken zorluk çekilmekte ve bu yüzden biraz da okuyucuyu sıkmaktadır.


6.YAZAR HAKKINDA BİLGİ :

İstanbul’da doğdu. Soğuk Çeşme Askeri Rüştiye’sini ve Bahriye Mektebi!ni bitirdi. Bir süre subaylık yaptıktan sonra, 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra bu görevinden ayrıldı. Hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. 1923’ ten sonra da ticaretle uğraşmaya başladı. Küçük yaşlarda iken edebiyata merak sarmıştı. Birçok eser yazdı,çeviri yaptı. Servet-I Fünun hareketine katıldı.
 

LİSE 3 2.DÖNEM 3. Dil Anlatım ve Edebiyat Yazılı soruları

LİSE 3 2.DÖNEM 3. Dil Anlatım ve Edebiyat Yazılı soruları




LİSE 3 2.DÖNEM 3. Dil Anlatım  Yazılı sorılarını indirmek için aşağıdaki linkle tıklayınız.






DOWLAND:





  Odevartezyen
Katılan:öğrenciler
Dosyalar:100
Klasörler:1
İndirilenler:100


Sayfama hoş geldiniz! Arşivimi sizinle paylaşmak istiyorum, umarım burada işinize yarayacak bir şeyler bulursunuz. Koleksiyonumun keyfini çıkarın ve tekrar ziyaret edin; burayı size ilginç kılmak için her zaman elimden geleni yapacağım. Zaman ayırdığınız için teşekkürler!
Bedava olarak odevartezyen  yazılı sorularını indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız.


LİSE 3 2.DÖNEM 3.EDEBİYAT  Yazılı sorılarını indirmek için aşağıdaki linkle tıklayınız.

DÜNYANIN YEDİ YENİ HARİKASI

DÜNYANIN  YEDİ YENİ  HARİKASI
 
Dünyanın yeni 7 harikası, Portekiz'in başkenti Lizbon'daki Benfica Stadı'nda yapılan törenle ilan edildi. Ayasofya da adaylar arasındaydı ancak ne yazıkki sonuç istediğimiz gibi olmadı. Ayasofya dünyanın 7 harikası arasına giremedi.
İŞTE DÜNYANIN 7 YENİ HARİKASI
                                                                      Ürdün'deki Petra Antik Kenti
Ürdün'ün en görkemli tarihi ve turistik mekanı. Haklı olarak dünya çapında bir üne sahip. Bir hafta gezseniz bitiremeyeceğiniz bir yer. Nebatiler döneminden kalma hemen tamamı kayalara oyulmuş devasa anıt yapılar. Hz. Salih'in, kendisine inanmadıkları ve Allah'ın bir mucize olarak kayadan yarattığı deveyi kestikleri için helak edilen kavmi olduğu da rivayet edilmekte. Oydukları kayalardan başkatarihte hiçbir iz bırakamamışlar. Yukarıdaki fotoğrafta görülen ise, iki kaya kütlesi arasındaki genişçe bir yarıkta yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşten sonra, daha o yürüyüşte gördüklerinizin şaşkınlığını üzerinizden atamamışken, karşınıza insan kibrinin dev bir anıtı gibi çıkıveren hazne binası.
Giriş noktasından itibaren iki saati düz yol bir saati tırmanış olmak üzere yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşten sonra dağın tepesinde karşılaştığınız Manastır binası. bu görüntüye bakarak aldanmayın, yapının içinde büyükçe bir salondan başka hiçbir şey yok. bütün dikkat sadece görünen yüze odaklanmış.

                                                                             Çin Seddi
Dünyanın “7 Harikası”ndan biri olarak adlandırılan Çin Seddi, dünyanın en uzun geçmişe sahip ve en büyük çaplı askeri savunma projesidir. 7 bin kilometreden uzun olan Çin Seddi'nin yapım tarihi, M.Ö 9. yüzyıla uzanır. Zamanın Orta Çin krallıkları, kuzeydeki etnik grupların saldırılarını engellemek için, sınırlarda duman işaretlerinin verildiği kule ve kaleleri birbirlerine setlerle bağladılar. Çin Seddi böylece oluşturuldu. Bu, en eski Çin Seddi'ydi. Çin tarihindeki İlkbahar ve Sonbahar ile Savaşan Devletler dönemlerinde, krallıklar arasında sürekli savaşlar yaşandı. Büyük devletler birbirlerinden korunmak için, sınırlarındaki dağlara setler inşa ettiler.
       M.Ö 221 yılında, Qin hanedanının imparatoru Yinzhen, Çin'i birleştirdikten sonra, kuzeyde göçebe yaşam sürdüren ve hayvancılıkla geçinen atlı askerlerin saldırılarını önlemek için, daha önce kralların inşa ettirdikleri setleri birbirine bağladı. O dönemlerde Çin Seddi'nin uzunluğu artık 5 bin kilometreyi aşmıştı.
Qin hanedanından sonraki Han hanedanı, Çin Seddi'ni 10 bin kilometrenin üzerine çıkarttı. Han hanedanından sonraki 2 bin yılı aşkın süre içinde, her dönemin yöneticilerinin Çin Seddi'ni farklı derecelerde inşa ettirmeleriyle Çin Seddi'nin uzunluğu 50 bin kilometreyi aştı. Bu uzunluk, ekvatorun çevresinden bile fazladır.
Şimdi görülen Çin Seddi, Ming hanedanı döneminde (1368-1644) inşa edildi. Çin'in batısındaki Gansu eyaletindeki Jiayu Geçidi'nden, kuzeydoğusundaki Liaoning eyaletindeki Yalu Nehri’nin kıyısına kadar uzanan ve uzunluğu 7300 kilometreden fazla olan Çin Seddi, dokuz eyalet, merkeze doğrudan doğruya bağlı şehirler ve özerk bölgelerden geçer. Bir savunma projesi olarak dağ sırtları boyunca inşa edilen ÇinSeddi, çöller, otlaklar ve bataklıkları aşar. İnşasının farklı coğrafi özelliklere göre gerçekleştirilmesi, Çin milletinin atalarının zeka yaratıcılığını gösterir. Dalgalanan dağların sırtları boyunca inşa edilen Çin Seddi'nin dış tarafında uçurum vardır. Eski çağların askeri koşullarında, saldırganların Çin Seddi'nden geçmeleri mümkün değildi.
Çin Seddi'nin duvarlarının çoğunluğu, büyük tuğlalar ve toprak ve küçük taşlarla dolu çuvallardan yapılmıştır. Duvar yüksekliği yaklaşık 10 metre, genişliği 4-5 metre arasındadır. Dört atın yan yana yürüyebildiği bu genişlik, askerlerin hareketlerine, tahıl ve silahların nakliyesine elverişliydi.
Çin Seddi'nde belli aralıklarla kuleler bulunur. Askerler, bu kulelerde dinlenir, silahlar ve tahıl da kulelerde korunurdu. Düşmanlar gelince, kulelerde yakılan ateşten çıkan dumanlarla savaş işareti verilirdi.
Günümüzde, Çin Seddi'nin askeri işlevi kalmamasına rağmen, kendine özgü mimari güzelliği, herkes tarafından hayranlıkla karşılanır. Çok muhteşem ve görkemli olan Çin Seddi, kuş bakışıyla, uçan büyük bir ejderha gibi görünür. Yakından bakıldığında, görkemli kuleleri, dimdik merdivenleri ve dağ sırtında uzanan dalga şeklindeki yüksek duvarlarıyla, büyük sanatsal cazibe sergiler.
Çin Seddi, çok büyük tarihi ve kültürel önem taşır ve yüksek turizm değerine sahiptir. Çin'de şöyle bir söz vardır: "Çin Seddi'ne çıkmayanlar, gerçek adam sayılmaz". Çinli ve yabancı turistler, de Çin Seddi'ne çıkmış olmaktan gurur duyarlar. Çin'i ziyaret eden birçok yabancı ülke lideri, Çin Seddi'ne çıkmıştır. Çin Seddi'nin iyi korunan bölümlerinden Beijing'deki tanınmış Badaling, Simatai ve Mutianyu, Çin Seddi'nin doğu ucundaki "Çin'deki Birinci Geçit" olarak adlandırılan Shanhai Geçidi, batı ucundaki Gansu eyaletindeki Jiayu Geçidi, tanınmış turistik yerler haline gelmiştir. Her yıl binlerce turist buralara gelir.Çin'in eski çağlarında sayısız insanın zekası ve çalışmalarından doğan Çin Seddi, hâlâ sapasağlam duruyor. Çin Seddi, görkemi ve üstün cazibesiyle, Çin milletinin ruhunun sembolü haline geldi. Çin Seddi 1987 yılında, "Çin'in Sembolü" olarak "Dünya Mirasları Listesi"ne alındı.

                                     
                                               Brezilya'daki Kurtarıcı İsa Heykeli
Bu İsa heykeli 38 metre yüksekliğindedir ve Rio de Janeiro şehrine tepeden bakan Corcovado Tepesinin üzerine yerleştirilmiştir. Brezilyalı Heito da Silva Costa tarafından tasarlanan ve Fransız heykeltıraş Paul Landowski tarafından gerçekleştirilen bu anıt dünyanın en çok tanınan anıtlarından biridir. Heykelin yapımı beş yıl sürmüştür ve Ekim 1931’de açılışı yapılmıştır. Ziyaretçileri kollarını açarak karşılayan heykel şehrin ve Brezilya halkının sıcaklığının sembolü haline gelmiştir.
Kurtarıcı İsa Heykeli ( Corcovado ): Corcovada sözcüğü "Kambur" anlamına gelmektedir. Dağın şeklinin bir kamburu andırmasından dolayı bu isim konulmuştur. Mükemmel bir Rio De Janeiro manzarasının dışında, bütün Brezilya fotoğraflarında gördüğünüz kollarını açmış Brezilya'yı seyreden Kurtarıcı İsa heykelini de yakından görme fırsatını Brezilya ziyaretinizde kaçırmayın

     Peru'daki Machu Picchu Antik Kenti                                         
Inka İmparatoru Pachacutec 15. yüzyılda Manchu Picchu (“Eski Dağ”) olarak bilinen dağda bulutlar içinde bir şehir inşa ettirmiştir. Bu muhteşem yerleşim merkezi And platosundan başlayarak balta girmemiş Amazon ormanlarının Urubamba Nehrine kadar uzanmaktadır. İnkalar tarafından çiçek hastalığı salgınından dolayı terkedilmiştir. İspanyolların İnka İmparatorluğunu ele geçirmelerinden sonra şehir üç yüz yıl boyunca “kayıp” olarak kalmış ve 1911 yılında Hiram Bingham tarafından tekrar bulunmuştur. 
 
bugüne kadar çok iyi korunarak gelmiş olan bir İnka antik şehridir. 7 Temmuz 2007 tarihinde,Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.
And Dağları 'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olup. Peru'nun Cusco şehrine 88 km mesafededir. Şehir, İnka'lı bir hükümran olan Pachacutec Yupanqui tarafında 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları feth ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir.Machu Picchu 200 den fazla, merdiven sistemiyle birbirne bağlı olan taş yapıdan oluşur.Şehrin 3000 basamağı bugün hala gayet iyi durumdadır.
Kuruluş amacı ve anlamı bugüne kadar gelmiş olan tartışma konusudur. Günümüze gelmeyi başarmış bilimsel kanıt içerikli çok fazla ipucu bulunmamasından, sadece tahminler yapılabilmektedir. Bu yüzden o zamanlardaki adı bilinemeyen şehir, ismini bugün yakınlarda olan bir dağ zirvesinden almıştır. Şehrin tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan bölümleri, Eski Zirve (Quechua dilinde: Machu Picchu) denen dağın eteklerindedir. Şehrin sonunda ise Genç Zirve (Quechua dilinde: Huayna Picchu ) yükselir.

                                                    Meksika'daki Chichen Itza Piramidi
Chichen Itza piramidi (M.Ö. 800 öncesi) Yucatan Yarımadası, Meksika Chichen Itza, Maya medeniyetinin ekonomik ve politik merkezi olarak hizmet vermiş en meşhur Maya tapınak sitesidir. Değişik yapıları –Kukulkan piramidi, Chac Mol Tapınağı, Bin Kolonlar Geçidi, Tutukluların Oyun Sahası – bugün dahi harikulade bir mimari alan ve mekân düzenleme göstergesi olarak kendini göstermektedir. Piramidin kendisi Maya tapınaklarının en sonuncusu hiç şüphesiz en büyüğüdür.
 
Chichen Itza'daki kalıntıların kısmen Toltekler'e, kısmen Mayalar'a ait olduğu sanılmaktadır. Burada her iki kültüre ait motifler görülmektedir. Buradaki en dikkat çeken bina El Castillo (Kale) denilen yerdeki piramidal tapınaktır, 9 katlı ve dört tarafından 91 basamak yükselen bir piramit olup, daha eski bir piramidin üzerine inşa edilmiştir. Bu piramitte yılın günleri ve ayları basamakların ve terasların sayısıyla temsil edilmektedir. Dört yöne yönelik olarak yapılmış olan merdivenlerin ilkbahar ve sonbahar gündönümleriyle ilgili bir rol oynadığı da düşünülmektedir. Güneşin açısıyla oluşan gölgeler, merdivenin alt ve üst kısımlarında başı ve kuyruğu olan ilah tüylü yılanın yeniden canlanışını ve yükselişini simgelemektedir. Bölgedeki diğer kalıntılar, bir gözlemevi ve birkaç mezarın bulunduğu bir piramittir. 52 heykelin bulunduğu diğer piramidin Maya-Toltek takvimindeki 52 zamanı temsil ettiği sanılmaktadır. Kentin 14.yy.'da bilinmeyen bir nedenle terkedildiği sanılmaktadır.

         

                                       İtalya'nın Roma kentindeki Kolezyum
Colosseum, Roma'nın sembolü haline gelmiş bir anfitiyatrodur. Asıl adı Flavium Amfitiyatrosu'dur. Colosseum adı eskiden bu eserin yakınında bulunan Nero'nun çok büyük bir heykelinden dolayı verilmiştir. Colosse "çok büyük" anlamına gelir. 
70 yılında imparator Vespanianus tarafından başlatılan inşaa işlemi, 82 yılında Titus tarafından bitirilmiştir.
Amfitiyatro, çevresi 527 metre olan bir elips şeklindedir. 4 katlı olan yapının yüksekliği 50 metredir. En alt katı yerden 4 metre yüksektir. Yapının, imparator için ayrılan ve diğerlerinden daha geniş olan dört ana giriş haricinde 80 adet girişi vardır. Colosseum 50 - 55.000 kişi alabiliyordu. Girişler bu kalabalığı 5 dakikada boşaltabilecek şekilde dizayn edilmiştir.
Yapının dışında traverten, iç kesimindeyse tüf ve tuğla kullanılmıştır. İçerisi üç ana kısma ayrılmıştır. Bunlar; arena, podyum ve mahzen kısımlarıdır. 
Roma İmparatorluğu devrinde sirk oyunları, araba yarışları ve gladyatör gösterileri yapılan Colosseum, 19. yüzyıla kadar dünyanın en büyük anfitiyatrosu idi. Günümüzde bile modern stadyumların mimarilerinde örnek olarak alınmaktadır.


                                                  Hindistan'daki Taç Mahal anıt mezarı

Bu çok büyük anıt cami beşinci Müslüman Moğol İmparatoru, Jahan Şahın emir üzerine, vefat eden çok sevdiği karısının hatırasına ve onuruna inşa edilmiştir. Beyaz mermerden yapılan saray duvarlarla çevrili bahçelerin içinde yer almaktadır. Tac Mahal Hindistan’da Müslüman sanatının en mükemmel bir mücevheri olarak kabul edilmektedir. Daha sonra İmparatorun burada hapsedildiği ve Tac Mahal’i koğuşunun sadece küçük bir penceresinden gördüğü söylenmektedir.
Taç Mahal güneşin doğması ile birlikte belli bir an ve açıda yarısı beyaz, yarısı pembe bir hal alıyordu. Tıpkı 350 yıldır ayakta dimdik durduğu gibi bugün de öyle duruyordu.

Dün akşam üzeri bir ara otelin terasına çıkıp daha önce uzaktan izlediğim Taç Mahal’i sabahın ilk ışığı ile birlikte gün doğuşunda görmeye gittim. Aradaki fark filmde görmek ile kendi gözlerimle görmek arası gibiydi. Otelin lobisinde saat altıda buluştuk. Önceden ayarlanmış taksilerle Taç Mahal’e yakın bir otoparka oradan akülerle çalışan arabalarla Taç Mahal’in girişine geldik. Uzun ve geniş avluyu geçtikten sonra tüm haşmet ve görkemiyle anıtın karşısındaydım. Anıt tam doğu ile batının ortasına inşa edilmişti. Yapılmış olduğu yörenin mermeri ışık ve özellikle güneş ışığı ile farklı açılarda farklı renge bürünürmüş. Önünde yer alan ince uzun havuz tam olarak anıtı ortalamıştı. Güneşin doğması ile birlikte belli bir an ve açıda anıtın yarısı beyaz, yarısı pembe bir hal alıyordu. Tıpkı 350 yıldır ayakta dimdik durduğu gibi bugün de öyle duruyordu. Tek farkı bugün de onu görmeye ilk defa gelen yabancıların hayret dolu bakışlarının olmasıydı. Suların üzerine bile iki rengin yansıdığını söyleyen rehberin ısrarlı göstermelerine rağmen ben o beyaz pembe farkını göremedim. Rehber gördüğüne mi inanıyordu hakikatten görüyor muydu, bilemeyeceğim. Ama İngilizce anlattığı kısa tarih bilgisini kesmek zorunda hissettim kendimi. Merak ettim, acaba sil baştan yapıp en başa dönüp anlatmaya başlayacak mı, yoksa lisana hakim bir şekilde bıraktığı yerden devam mı edecekti? Hemen arkasından öğrendim ki İngilizce ana diliymiş rehberin. Denemekte zarar yok değil mi?
Kahvaltı yapmak üzere otele geri döndüğümüzde turun parçası olarak tekrar Taç Mahal’e gittik. Ve hikayenin tamamını dinleme fırsatı buldum. Genelde saray olarak bilinen bu anıt aslında bir anıt mezar. Ve en önemlisi Şah Cihan’ın karısına olan aşkını dile getirmek için yaptırdığı sözü, bir rivayet. İşin aslı ölüm döşeğinde olan Begüm eşi Şah Cihan’dan üç şey ister. Öncelikle tekrar evlenmemesini, sonra da çocuklarına hem annelik hem de babalık yapmasını... Begüm en son olarak da hem aşklarını tarihe geçirecek, hem de kocasına kendisini hatırlatacak bir anıt yapmasını ister. Yani bu meşhur anıt sipariş üzerine yapılıyor. Begüm isteklerini dile getirip ölüyor ve geriye dördü erkek, ikisi kız altı çocuk bırakıyor. Alışılagelmişliğin dışında üçüncü erkek çocuk diğer erkekleri öldürüp de başa geçince babasını sürgüne Agra Kalesi’ne yolluyor. Yapımı 22 yıl süren anıt Shiraz’dan gelen İshak Efendi tarafından İtalya’dan gelen ustalarla birlikte bitirilince, Şah Cihan ölene kadar kalede hapis kalıyor ve hep anıtı gözlüyor. Yaşlanınca ve gözleri bozulmaya başlayınca dış bükey kocaman bir ayna sayesinde Taç Mahal’i seyretmeye devam ediyor.
Anıt çıkışında insanların çektiği, arkasında sepet ve iki kişinin oturabileceği bisiklete binmek üzere fiyatı sorduğumuzda, yirmi Rupi’den kapıyı açan adam kısa sürede “iki kişi on Rupi” fiyatına teslim olmuştu. Etrafta yüzlerce aynı işi yapan vardı. Hafif rampalı yolda kan revan içinde pedalları çevirirken adamın yarattığı rüzgar sayesinde biz etrafı incelemekle meşgul oluyorduk. Yolda devenin üzerinde bir yerli görünce bir an durduk ve resmini çektim. Devenin üzerindeki adam deveyi aşağı doğru yatırdı ve bizlere elini uzattı. Para istiyordu, zannedersiniz ki Hollywood’da yaşayan bir artistin resmi çekildi. Vermedik. Otobüse varınca bisikleti kullanan adama kıyamadım ve gözlerinin içine bakma riskini alıp ona yüz Rupi uzattım. Topu topu iki dolara denk geliyordu. Gözlerindeki sevinç ve parıltıyı iki dolara başka nerede alabilirdim ki? Adam mutlu, ben mutluydum. Sömürgeci gibi hissetmemek adına vicdanımı biraz rahatlatmak için iki dolarlık huzur satın almıştım, işin gerçeği bu. Dünyanın kaç yerinde iki dolara bu huzur satın alınır ve böyle göz parıldar bilmiyorum. Bileniniz varsa bana da söylesin.
Öğleden sonra Taç Mahal’de mermer işçiliğinin yapıldığı fabrikaya gittik. Tam bir turist tuzağıydı. Düşündüm eskiden İstanbul’a gelen Amerikalı turistler böyle mi hissederlerdi. Acaba halen gelip de böyle hisseden var mı? Ama Hintlilerin öğrenmeleri belli ki bayağı zaman alacaktı. Altı hafta işçilikle iki ustanın yapmış olduğu mermer levha için, işçiliğin neredeyse bedava olduğu bir ülkede yaklaşık bir asgari ücreti temel alarak, kafamda hesabını yapıverdim. Satıcı beş mislini dolar olarak istedi.
Arada söylemeyi unuttum tüm otobüslerin üzerinde koskoca “turist” tabelası konulmuş ve sözde yerliler bunu görünce saygı gösteriyor ve ayak altında dolaşmıyorlar. Bana sorarsanız “kerizler geliyor” diye megafonla yayın yapılsa daha az kazıklanırdık. Dükkana giren yirmi altı kişinin hepsi elleri boş çıkmıştı. Pazarlık etmeye bile değecek fiyat söylenmemişti. Ülke fakirdi, dükkanda çalışanlar vardı, paraya ihtiyaçları vardı ve yirmi altı kişiyi elleri boş dışarı yollamışlardı. Tavsiye edilen turistlerin kendi başlarına küçük dükkanlara güvenlik açısından gitmemesiydi. Tabii ilk fırsatta denedik ve dükkan sahipleri önceden bastırılmış kartları bize takdim ettiler, meğer tüm tur rehberleri yüzde kırk indirim alıyorlarmış. Bu tip küçük dükkanlarda açılış fiyatları diğerlerinden yüzde kırk daha az oluyormuş. Sonuçta mermer ve işçi bolluğu olan bir ülkede ne satsalar işlerine yaramayacak mıydı?...
Akşam olduğunda methini duyduğumuz Amar Villas Oteli’ne bakmaya gittik. Otel yedi yıldızının her birini hak ediyordu. Dışarıdaki fakirliğe rağmen içerisi görkemliydi... “Allah’a en yakın olan ülkede” uyumak üzere odama gittiğimde saatler sabahın ikisini gösteriyordu.



Dünyanın 7 harikası, başkanlığını İsviçreli Bernard Weber'in yaptığı merkezi İsviçre'de bulunan New7Wonders Vakfı tarafından, 100 milyondan fazla kişinin internetten veya cep telefonu mesajlarıyla 6 yıl içinde www.new7wonders.com internet sitesine verdikleri oylarla belirlendi.
 

11.sınıf t.c inkılap tarihi 2.dönem 2.yazılı soruları



1-Laiklik ilkesi Anayasaya hangi tarihte girmiştir?
A) 1 Kasım 1922 B) 23 Şubat 1945
C) 3 Mart 1924 D) 5 Şubat 1937 
E) 10 Nisan 1928

2-Hiç bir toplumsal grubun ve zümrenin ayrıcalığının olmaması aşağıdaki ilkelerden hangisinin uygulanmasıyla gerçekleşebilir?
A)Milliyetçilik B)Devletcilik 
C)Milli Bağımsızlık D)Halkçılık 
E)Laiklik

3- Aşağıdakilerden hangisi TBMM'nin açılmasına yönelik bir aşama değildir?
A) Amasya genelgesi B) Sivas kongresi 
C) Misak-ı milli D) Heyet-i temsiliye 
E)Tekalif-i milliye.

4-I.Beş yıllık plan başarıyla uygulandığı halde, II. Beş yıllık planın uygulanamamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A)Atatürk’ün ölümü 
B)İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı olması
C)Demokrat partinin iktidara gelmesi
D)Nato ittifakına girilmesi
E)II. Dünya savaşının çıkması

5-Ulusal kurtuluş savaşımızın çıkış noktası Atatürk ilkelerinin hangisi ile çok yakından ilgilidir?
A)Halkçılık B)Milliyetçilik
C)Cumhuriyetçilik D)Laiklik
E)İnkılapçılık

6-Bir devletin yönetimindeki çeşitli toplumsal gruplara kanun önünde kesin eşitlik tanınması, aşağıdaki ilkelerden hangisinin uygulandığına kanıt olabilir?
A)Milliyetçilik B)İnkılapçılık
C)Halkçılık D)Laiklik
E)Cumhuriyetçilik

7.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin varlığını kabul ederek antlaşma yapan ilk devlet aşağıdakilerden hangisidir?
A)Fransa B) İngiltere 
C) Ermenistan D) İtalya 
E) Yunanistan

8."Milli birlik ve beraberlik" Atatürk ilkelerinden hangisi'nin sonucudur?
A)cumhuriyetciliğin B) İnkılapcılığın C)Devletciliğin D) Halkçılığın 
E) Milliyetçiliğin







9. Atatürk "dünyanın her türlü ilminden buluşlarından yararlanılacaktır" ancak temel kendi içimiz den çıkarılmalıdır" demiştir. 
Atatürk bu sözleriyle eğitimin nasıl olmasını istemiştir ?
A)zorunlu B) mesleğe hazırlayıcı
C) demokratik D) eşitlik sağlayıcı
E) çağdaş ve milli

10- Eğitim ve kültür alanındaki gelişmelerle ilişkili en az olan aşağıdakilerden hangisidir
A) öğretimin birleştirilmesi 
B) yeni Türk alfabesinin kabul edilmesi
C) medreselerin kapatılması
D) Türk tarih kurumunun kurulması
E) soyadı kanunun kabul edilmesi

11- "Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkiye’deki patrikaneler din işleri dışında azınlıkların haklarını izleme gibi bazı günlük işlerde de yetki sahibiydiler"
patrik hanelerin bu durumuna aşağıdaki yeniliklerin hangisiyle son vermiştir?
A)laikliğin kabul edilmesi B) öğretimin birleştirilmesi
C)medeni kanunun kabul edilmesi 
D) yeni Türk alfabesinin kabul edilmesi 
E) Türk kadınlara siyasi hakkın verilmesi

12- I.aşar vergisinin kaldırılmasına ilişkin kanun 
II miladi takvimin kabul edilmesine ilişkin kanun 
III Türk harfleri hakkında kanun 
IV sosyal kanun 
yukarıdaki kanunlardan hangisi toplumsal yaşamda karışıklığın giderilmesi amacına yöneliktir
A)IveII B)IveIII C)Ive IV 
D)IIveIV E) IIve VI

13 -Aşağıdakilerden hangisi türk toplumunda öğretim alanındaki ikiliği ortadan kaldırma amacına güden gelişmelerden biridir?
A)yeni ağırlık ve uzunluk ölçü birimlerinin kabul edilmesi
B)devletçilik ilkesinin kabul edilmesi 
C) soyadı kanunun kabul edilmesi
D) miladi takvimin kabul edilmesi 
E) medreselerin kapatılması

14- kabotaj kanununda Türk karasularında gemi işletme hakkının yalnız türk vatandaşlarına ait olduğu hükmünün yer alması 
Türkiye’de aşağıdakilerden hangisinin kaldırılmasını bir uzantısıdır?
A)aşar vergisinin B) saltanatın 
C) kapitülasyonların D) hilafetin 
E) mecellenin

15- Türkiye’de aşağıdaki gelişmelerden hangisi diğerlerinden sonra gerçekleşmiştir?
A ) Milli iktisat ilkesinin kabul edilmesi
B) Medreselerin kapatılması
C) soyadı kanunun kabul edilmesi 
D) Miladi takvimin kabul edilmesi
E)şapka kanunun kabul edilmesi


16- I. saltanatın kaldırılması
II. TBMM’nin kurulması
III . çok partili sisteme geçilmesi
IV . kadınlara siyasal haklar tanınması gibi demokratikleşme gelişmelerinin kronolojik sırası aşağıdakilerden hangisidir
A) I , II , IV, III B) II, I, IV, III 
C) II, III, I, IV D) I , IV, III, II 
E) IV, II, I, III

17- 1924 anayasasına göre Türkiye’de bütün kuvvet ve yetkilerin kaynağı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Millet B) Devlet 
C)Ordu D) Cumhur başkanı
E) Bakanlar kurulu

18- Aşağıdakilerden hangisi ilk TBMM dönemi gelişmelerinden biri değildir?
A) yeni bir hükümet kurulması
B)düzenli ordunun kurulması 
C)çok partili düzene geçilmesi
D)vatanın düşmandan kurtarılması
E)yeni bir anayasa yapılması

19-Cumhuriyet döneminde pek çok alanda inkılaplar yapılmıştır.Hangisi Laiklik ilkesi ile en az ilgilidir?
A)Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
B)Kıyafette değişiklik yapılması
C)Halifeliğin kaldırılması
D)Medeni kanunun kabulu
E)Takvim ve ölçülerin değiştirilmesi

20-Erzurum Kongresinde ortaya çıkan temel 
görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)İstanbul Hükümetine yardımcı olma
B)Azınlıkların çıkarlarına son verme
C)Mebusan Meclisi’nin toplanmasını sağlama
D)Doğu Anadolu’yu düşman saldırılarına karşı
koruma
E)Ulusal egemenliği koşulsuz olarak 
Gerçekleştirme

21-kurtuluş Savaşı sonrasında alınan aşağıdaki kararlardan hangisi geniş köylü yığınları açısından eskiye oranla rahatlatıcı, nefes aldırıcı bir önlem olmuştur?
A)Toprak reformu yapılması 
B)Yeni tarım araç gereçlerinin sağlanması
C)Aşarın kaldırılması
D)Çiftçiye bol ve ucuz kredi olanaklarının sağlanması
E)Tohumun ıslah çalışmalarına hız verilmesi

22- Tevhid-i Tedrisat kanunu ile elde edilen sonuçlar arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A)Eğitimdeki ikiliğin kalkması
B)Ulusal birliğn oluşumunun hızlanması
C)Eğitim ve öğretimde modernleşme sürecinin başlaması
D)Azınlık okulların kapatılması
E)Daha geniş bir kesimin öğretim faaliyetlerinden yararlanması


23-Kurtuluş Savaşı’mızın amacı, gerekçesi ve yöntemi ilk kez hangi yolla açıklanmıştır?
A)Misak-ı Milli belgesiyle
B)Amasya Genelgesiyle
C)Sivas Kongresi kararlarıyla
D)ilk TBMM kararlarıyla
E)Erzurum Kongresi kararlarıyla

24-Amasya Genelgesi, Türk ulusuna, ulusal egemenliğe kavuşması yönünde bir çağrı idi.
Bu çağrının gerekçesi aşağıdakilerden hangisidir?
A)Vatanın bütünlüğü ve ulusun egemenliğinin tehlikede olması
B)İstanbul Hükümeti’nin görevini yapmaktan çekinmesi
C)Ulusun bağımsızlığını yine ulusun istem ve kararının kurtaracağı
D)Ulusal bir kongrenin kısa sürede Sivas’ta toplanmasına karar verilmesi
E)Her olasılığa karşı durumun ulusal bir sır olarak
Saklanması

25-Aşağıdakilerden hangisi Kuvay-ı Milliye’nin
Oluşturulmasının nedenlerinden biri değildir?
A)Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşından
yenik çıkması
B)Mondros Ateşkes Antlaşması uyarınca Türk 
ordusunun terhis edilmesi
C)Osmanlı Hükümeti’nin Türk Halkı’nın can ve
mal güvenliğini koruyamaz hale gelmesi
D)itilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes 
Antlaşması’nı tek taraflı olarak uygulaması
E)Osmanlı yönetiminin Sevr Antlaşması’nı
- -
Ziyaretçi Defteri yükleniyor...

About

YORUM YAZARAK DESTEK VEREBİLİRSİNİZ.. www.dersburdavar.blogspot.com